Elem
Hızlı gerçekleşen güzel şeylerden korkarım aslında, ama sen gel hayatımın en güzel yerini birden bire işgal et. Mutlu olmak denen şey daha fazla ertelenmesin, ne gerek var kadın. Ben seni birden bire, tek heceli bir kelimeyi tek nefeste söylercesine ani severim.
Sen düzenli olarak bana gel. Misafir gibi değil, evin bir parçası gibi. Otururuz biraz, saçma sapan şeylere güleriz, saçma sapan programlar izleriz. Beni kucağına yatır, hangi dizinin hangi bölümünü izleyeceğimize karar veririz. Sen sık sık bana gel, kahve yaparız. Kıvamı tutmayınca neyin eksik olduğunu tartışırız. Sonra belki susarız. Susmayı paylaşmak diye bir şey olduğunu bilmeyen insanları eleştiririz.
Sen gel de bana bir şeyler anlat, sesini çok sevdim. Bir de gülüşün güzel, sanırım bunu birkaç kez söyledim. Kafanı uzatsana, biraz saçlarını seveyim.
Sen düzenli olarak bende kal, birlikte uyuyalım. Burnum boynunda kalsın, tenini soluyayım. Belki uyunabilecek en güzel uykuları uyuruz, belki uyuyamadan sabahı buluruz. Sen düzenli olarak bana sarıl, ben kalbini duymaya çalışayım.
Ya biz seninle arada bir rakı sofrası kuralım ama sanat müziği çalmasın fonda. Şarkıları her zamanki gibi sen seç, "rakı masasında bu şarkılar dinlenir mi," diye söylenip dinlemeye devam edelim. Arada bakışırız kısa kısa, ve alkolün verdiği yetkiyle bu kez ben anlatırım havadan sudan şeyleri.
Ben seninle bencilliklerimi paylaşmak istiyorum, bencilliğin tanımına ihanet ederek. "Ben" diyerek başladığım her cümle aslında "biz" olsun istiyorum. Bilmiyorum farkında mısın, ama evde sen olmayınca ben bazen üzülüyorum. Bu ülkede yapamayacağımı bildiğim halde, ben sokakta elini tutup dikkatimi en çok sana vererek dolaşmak istiyorum.
Biz sık sık birbirimize bakalım, sonra birimiz utanıp gözlerini kaçırsın. Ben seni biraz daha seveyim ve "biraz" denen şeyin sonu hiç olmasın. Sen burda, canımın en güzel yerinde kalıcı ol, gitmeye niyetlenme.
2011